DOĞRULAR ACITIR BAZEN
Sonunda bir yerel seçimi daha arkamızda bıraktık. Uzaktan ülkeme daha objektiv bakabiliyorum. Dejenere olmuş bir topluluktan daha başka bir sonuç beklemek biraz hayalperestlik olurdu. Rahmetli dedemi, Babamı ve onların arkadaşlarını düşündükçe kendi kendime kahır ediyorum. Rahmetli Babam Büyükad’da Arpacı dükkanı olan biriydi. Dükkanının kapısı devamlı açıktı ve gelen arabacılar ihtiyaçları olan yemi alır, parasını ödeyen masa üzerine bırakır, veresiye alan aldığını bir kağıda yazarak bırakırdı. Günün birinde kendisine şöyle sormuştum Baba doğru yazıp ödediklerini nereden biliyorsun? Cevabı beni çok mu çok şaşırtmıştı. Oğlum hiç bir arabacı beygirlerine haram yem yedirmez. Haram yem yiyen beygirden hayır gelmez. Belkide Haram ve helal‘in ne demek olduğunu Dedem ve Babamdan öğrenmiş oldum. Ne çocukluğumda ne gençliğimde çok zengin bir hayatımız olmamakla birlikte hiç sıkıntı çektiğimizi hatırlamıyorum. Ailem sıkıntı çekmiş olsalar bile bunu hiç hissetirmediler. Rahmetli Baba annemin sağlığında kahvaltı masasında bir zeytini tüm yediğimizde derhal mudahale eder ikiye bölüp katık etmemiz gerektiğini söylerdi. Tuhaf bir kadındı Babaannem. İnsan her şeyi kararında ihtiyacı olduğu kadar tüketmelidir. Her şeyin fazlası haramdır başkalarının hakkını çalmaktır derdi. Aslında bu günü düşündüğümde ne Dedem nede Babam öyle namazda niyazda olan Müslümanardan değildi. Sofraya oturduğumuzda türkçe dua edilirdi. Her hangi bir işe başlarken, esirgeyen bağışlayan Allahın adıyla başlanırdı.
Anlayacağınız Allahtan korkmayı Peygamberden utanmayı, İnsan olabilmek için başka bir şeye gerek olmadığını küçükken öğrendim. Askerlik görevimin bitiminden hemen sonra evlendim ve eşim ile birlikte Almanya’ya göç ettim. Tanımadığım yeni bir dünya ve insanlar. Dinim ayrı örfümüz alışkanlıklarımız ayrı bir dünya. Önceleri çok tedirgin olmuştum. Alıştıkça, insanları tanıdıkça benden hiç farkları olmadığını gördüm. Demek’ki İnsan olabilmek için din pek te önemli değilmiş. Ömrümün üçte ikisini geçirdiğim bu ülkede bir kere bile rüşvet alan biriyle karşılaşmadım. Hiç bir devlet dairesinde hatır için iş yapan birine tanık olmadım. Hiç bir hastahanenin kapısında beklemedim. İlaç kuyruğu nedir bilmem. Alış verişlerde bir kuruşun bile talep edildiği ve ödendiği bir ülkede yaşadım. Her defasında ülkeme gezmeye gelen insanların anlattıklarından utandım. Nasıl olurdu’da elli lira fiyatı olan bir mamül yabancıya 150 liraya satılırdı. Nasıl olurdu da Polis memuru yanlış yapan bir aracın şöföründen rüşvet alarak ceza yazmaktan vaz geçerdi. Nasıl olurdu Türkiye cumhuriyetinin seçilmiş Başbakanı, Bakanları, Belediye başkanları, Memurları şahsi menfaatleri için halkın hakkına göz dikerlerdi. %90 nı Müslüman olan bir ülkede nasıl böyle bir şey olabilirdi. Müslümanız diyen bu insanlar hiçmi Allhatan korkmaz Peygamberden utanmazlardı. Nasıl olurdu’da kendileri sırça köşklerde yaşarken halkın başındaki damın aktığını görmezlerdi. Aç açına yatağa giren çocuklardan, Ailesini geçindiremediği için başı öne eğilmiş Baba ve analardan bir haber olabilirlerdi. Halkının refahı için çalışacağına yemin içmiş bu insanlar hangi akla hizmetle, hemde başka bir ülkenin toprağından kendi ülkesine, insanlarına bomba atmayı planlayabilirdi. AKP aldığı %45 oya inanmayın çalmaya alışmış insanlar topluluğu bu rakkama ulaşmak için her türlü ahlaksızlığı yapabilecek tiynetdedireler. Milyarlarca dolar, Euro, TL yi çalarken kimseye farkettirmemişlerse çaldıkları oyu nasıl farkedeceksiniz. Çok uzaklardan izlerken ülkemin insanlarını derin bir hüzün kaplıyor her yanımı. AKP sine gönül vermiş gerçekten inanmış namuslu yurttaşlar bu İnsanların gerçek yüzünü gördüklerinde çok pişman olacaklar olmasına ne yazık’ki iş işten geçmiş olacak.
Son dört yıldır Başbakanın sanki bilerek, isteyerek toplumu böldüğü ayrıştırıcı bir politika izlemesinin sebebini anlamak mümkün değil. Öne çıkma, bazı yanlış ekonomik politikalar yüzünden. Hükümet edenlerin üretime dönük bir politikalardan vaz geçip alın teri yerine düzenbazlığı, helal yerine haram’ı koymuş olmasının kendilerince bir nedeni var demek‘ki. Yakın ve uzak çevrelerini vatandaşın haklarını gasp ederek zenginleştirmesi her türlü yolsuzluk ve hırsızlığa bir kılıf uydurmaları, tesadüfi değildir. Büyük orta doğu projesi bir syonist planıdır ve ne yazık’ki Başbakanımız kendi ağzıyla itiraf ettiği gibi bu programın eş başkanıdır. İsrail Topraklarının genişleyebilmesi için Suriyenin savaş yapması gereklidir. Bu savaşın sonunda golan tepelerinden Türkiye hududuna kadar genişliyecek İsrael Türkiye ve Suriye topraklarında kuzey ırağa kadar uzanan bir İsrael koridorunu oluşturmanın peşinde koşmaktadır. Kendilerinden önce iktidara gelen herkese; “bunlar siyonist, mason uşağı” diyen milli görüşcülerin yetiştirdiği badem bıyıklı rte’nin övünerek kendisinin başkan olduğunu söylediği hemde. büyük ortadoğu projesi hani şu milli görüşcülerin her daim salladığı yahudilerin projesi, üstüne basarak söylüyorum adamım ben demedimİ Recep Tayip Erdoğan. Nasıl olurda bu kadar balık beyinli olabilir ülkemin insanı. Dünkü balkon konuşmasında Ekonominin daha da düzeleceğini söylerken doğru söylüyordu. Dünya sermayrsinin %70 ini yöneten siyonistler bu plan için daha çok para dökecekler. Filistin topraklarını alırken de çok para dökmüşler, geri kalanını ise savaş sonrası işgal etmişlerdi. Aynı plan bu gün işliyor unutmayınız ülkemin insanları bir gün gelecek bir yerden bir yere gidebilmek için israel polislerinin kontrolünde olacaksınız. Bu gün Filistin halkının yaşadıklarını yaşayacak kahrolacaksınız. İnanın son pişmanlık fayda etmeyecek. Bu gün bağımsız kürdistan diyerek savaşan bin yıldır birlikte yaşadığımız kardeşlerimiz toprağınızın bir gün Ermenilere ve İsraillilere peşkeş çekildiğini görecek ve yaşayacaksınız. Bağımsızlığınızı kazandığınızı zannederken tutsak olacaksınız.
Para politikalarına bel bağlayan hükümet milli gelir heseplamasında milli hasılanın üzerine aldığı borcu‘da ekleyerek milli geliri kişi başına bölerek yükselmiş olarak göstermekte ülkemizi her geçen gün uçuruma sürüklemektedir. Dahası bazı kentlerden batıdaki büyük kentlere olan göçler. Bu ayrıştırmayı belirgin hale getirmede rol oynamıştır. Kırsal alanda ya da bazı kentlerde yaşayanların batıdakilere göre farklılaşmasının nedeni ekonomik olmaktan çok siyasaldır. 70 milyon insan 5 bin insana hizmet etmektedir. Ülkemizde zenginle fakirin arasındaki uçurum gittikçe büyümekte, Orta direk dediğimiz toplum yok edilmek istenmektedir. İşin gerçeği CHP ve MHP aslında en azından seçimlerde ortak bir yol belirlemediklerinden AKP sinin değirmenine su taşımaktadırlar. Geç kalmadan bu günden geçerli olmak üzere Türkiyede kendini Ulusalcı, Milliyetci, Konzervativ namuslu hak ve hukuka saygılı, Haramla işi olmayan İnsanlar olarak tanımlıyan partiler Milliyetci cephe adında birleşmeli Türkiye‘yi bu çıkmazdan çıkartmalıdırlar. Vatanı kurtarmak için bir Atatürk daha gelmeyecektir. Gençliğe hitabının içerisinde gerekli olan her şeyi bulabilirsiniz. Bir kere daha Siyonist emperyal güçlerinin oyununu bozabilir Ülkemizi muasır medeniyetler sevyesine taşıyabilirsiniz. Yeter‘ki Allah korkusu, Peygamberden utanma duygusu yüreğinizden ve yüzünüzden eksik olmasın. Haziran Cumhur Başkanlığı seçimleri, 2015 Millet vekili seçimlerine Birleşik Milliyetçi cepheyi oluşturduğunuzda göreceksinizki uzaktan izlediğim Ülkeme güneş bir başka doğacak. Tüm insanlar kardeşçe, eşit, hak ve hukukun, korunduğu, kollandığı tam bağmsız bir ülkede yaşayacaklar. Biz bize yeter’de artarız bile.
Saygılarımla
Mehmet Tevfik Özkartal