Biz Kardeşiz

Yunanistan: Avrupa kim oluyor da Türklerle aramıza giriyor? “Biz aynı kültürü paylaşıyoruz. Biz biriz. Avrupalılar kim oluyor da aramıza giriyor?Bayrak
Yunanistan’da, ekonomik krizin günlük yaşama olan etkileri her geçen gün daha belirgin hale gelirken, gelirleri azalan Yunan halkı bazı geleneklerinden kopmak zorunda kalıyor.
Daha önce, geceleri 22:00’dan sonra dışarıya çıkan ve sabah erken saatlere kadar eğlenen neşeli Yunanlılar, şimdi, krizle mücadele çerçevesinde alınan sert ekonomik önlemlerin zorlaştırdığı koşullarda gün boyunca verdiği geçim mücadelesinin ardından akşam erkenden evlerine kapanıyor.
Başkent Atina’da, Yunanlıların eğlenmek için tercih ettiği “Ellinadiko” (müzikli Yunan tavernası) ve “Buzukçidiko” (buzuki’li taverna) olarak adlandırılan canlı Yunan müziği çalınan eğlence yerlerinde sabah erken saatlere kadar duyulmaya alışılan buzuki sesleri artık susmuş durumda.
Kriz nedeniyle sadece hafta sonlarında kapılarını açan bu yerler gece boyunca gelmeyecek olan müşterilerini beklerken, Yunanlıların geleneksel müzik enstrümanı buzuki, artık turistik mekanlarda az sayıdaki turistler için çalıyor.

MÜZİSYENLER DERTLİ
Yunan müzisyenler bu durumdan dertli ve krizden en çok kendilerinin etkilendiğini söylüyor.
Başkent Atina’nın merkezindeki Omonia meydanının arka sokaklarında bulunan “Müzisyenler Kahvesi”nde konuştuğumuz ses sanatçısı Dimitris Vonaços, kriz nedeniyle iş bulmakta zorlandığını söyledi.
Yunanistan’ın ünlü şarkıcı ve şovmenlerinden Vlasis Vonaços’un kuzeni olduğunu belirten Dimitris, Atina’da iş bulamadığı için sık sık ülke dışına gittiğini ifade ederek, “kriz en çok bizim mesleği etkiledi. Burada insanlar geçim derdine düştü, eğlenmeyi unuttular” dedi.
Yan masada kendisi gibi sanatçı olan eşiyle birlikte oturan klarnet ve buzuki virtüözü Vangelis Kocabasis de, geliri azalan vatandaşların eskisi gibi eğlenmeye para ayıramadığını belirterek, işsizlik yüzünden günün büyük bölümünü bu kahvede geçirdiklerini söyledi.
Duvarları, aralarında Zeki Müren, İbrahim Tatlıses, Mustafa Kandıralı ve Müslüm Gürses gibi Türk sanatçıların da bulunduğu yerli ve yabancı yüzlerce ses sanatçısının resimleriyle kaplı Müzisyenler Kahvesi’nde belirli bir saygınlığı olduğu gözlenen üstad Yannis Tasulis ise, Türk gazeteciler olduğumuzu öğrenince ayağa kalkarak, bize duvardaki Zeki Müren’in resminini gösterdi.
Yunanistan’da bir efsane haline gelen ünlü Yunan halk müzigi sanatçısı Kazancidis’in orkestrasında uzun yıllar gitar çaldığını ve şarkılarında ona eşlik ettiğini anlatan Tasulis, Zeki Müren’in dünya çapında bir ses sanatçısı olduğunu söyledi.
Tasulis, habersiz geldiğimiz için üzüntü duyduğunu belirterek, tekrar gelmemiz durumunda bizi canlı müzikle ağırlayacaklarını söyledi.
Üstad Tasulis’in bu nazik davetini kıramayıp ertesi gün tekrar kahvehaneye gittiğimizde, bizi enstrümanlarıyla birlikte kalabalık bir sanatçı grubu karşıladı.
“Manolya”, “Sevemedim Karagözlüm” ve “Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar” gibi tanınan Türkçe eserleri dilleri döndüğünce büyük bir içtenlikle söyleyen Yunan müzisyenlerin çoğu, eski yıllarda Türk sanatçılarla da çalışmış.
Türkçe’yi Almanya’da öğrendikten sonra İstanbul’a giden 65 yaşındaki Kostas Sideropulos, bir dönem Mustafa Kandıralı ile çalışmış.
O dönemde kazanılan paraların müsrifçe harcandığını anlatan Sideropulos, şimdi duvardaki gençlik yılları fotograflarına bakarak, Türkiye’de geçirdiği yılları özlemle yad ediyor.

BUZUKİ TURİSTLERİN İLGİSİNİ ÇEKİYOR
Eğlence dünyasındaki durumu yakından gözlemek için, gece saatlerinde gittiğimiz Atina’nın tarihi mekanlarından Plaka’daki küçük bir tavernada buzuki çalan Sakis, daha önce uzun yıllar büyük gazinolarda çalıştığını ancak işler kötüye gidince buraya geldiğini söyledi.
Çalıştığı tavernaya gelen az sayıdaki müşterilerin neredeyse tamamının yabancılardan oluştuğunu ve yaptığı işten artık eskisi gibi zevk almadığını anlatan Sakis, “Ne onlar benim söylediğimi, ne de ben onları anlıyorum. Ama ne yaparsın, ekmek parası. Asırlarca atalarımızın acılarını, sevinçlerini ve özlemlerini dile getiren buzuki, artık turistik bir atraksiyon olarak kullanılıyor” dedi.
Atina’da, özellikle yaz aylarında en çok turist çeken mekanlardan biri olan Monastiraki’de, taverna ve barların bulunduğu “Adrianu” sokağında yürürken, yolun ortasına kadar yayılan masaların neredeyse tamamının boş olduğunu görüyoruz.
Kapalı mekanlarda sigara içme yasağı bulunmasına rağmen, Yunan halkının bir türlü vazgeçemediği sigara tiryakiliğine çözüm bulmak amacıyla, tüplü sobalarla ısıtılan yarı açık, müzikli bir tavernaya girdiğimizde, sahnede piyano eşliğinde buzuki çalıp şarkı söyleyen Aleksandros bizi İngilizce selamladı.
Saatin epey ilerlemiş olmasına rağmen, tavernada uzun bir süre başka müşteri bulunmaması nedeniyle programına ara vererek bizimle sohbete giren Aleksandros, Türk olduğumuzu öğrendiğinde heyecanla mikrofondan “Hoş geldiniz gardasia (kardeşler)!” diye seslendi.

“TÜRKLERE SIRTIMIZI DÖNMEKLE HATA ETTİK”
Aleksandros, daha sonra mekana gelen birkaç yabancı müşteriyi önemsemeden orada bulunduğumuz süre içinde bizlere sık sık şarkılar armağan etti ve buzukisiyle Türk sanat müziğinden örnekler sundu. Bir ara programını yarıda keserek, bulunduğu yerden Türk ve Yunan halklarının kardeş olduğunu anlatmaya çalışan Aleksandros, Yunanistan’ın bugün içinde bulunduğu kötü durumun nedeninin, ülkeyi yönetenlerin Türklere sırtını dönüp, Yunan halkına yabancı olan Avrupalılara yönelmesi olduğunu söyledi.
Aleksandros, bir çok Yunan’ın olduğu gibi, kendi atalarının kökeninin de batıya değil, doğuya, Türkiye’ye uzandığını belirtti ve “Bizler aynı kültürü paylaşıyoruz. Çaldığımız müzik, yediğimiz yemek ve yaşadığımız yer hep aynı. Biz, biriz. Bunlar (Avrupalılar) kim oluyor da aramıza giriyor” diye konuştu.
Tavernadan ayrılıp kaldığımız otele giderken, Aleksandros’un bizim için çaldığı ve içinde “Memedim beni bırakıp nereye gidiyorsun, karlar eridi ama biz kavuşamadık” sözleri geçen Yunanca şarkının melodileri hala kulaklarımızda yankılanıyordu.(AA)

Fikrinizi yazin