50 YIL ÖNCE 50 YIL SONRA 1960 dan 2010 a
Nerede ve nasıl başladı nasıl bitecek?
Bu yıl, Türkiye’den Almanya’ya göçün 49. Yılı’nı geride bırakıyor ve 50. Yılı’na giriyoruz.
İhtilal, öncesi 1958 de başlıyan göç den bu güne, geride bıraktığımız sadece yıllar…49 yıl önce olduğu gibi, 49 yıl sonra da Türkiye cephesinde değişen hiç bir şey yok.Kırkbir kere mâşallah; 49 yıl önce,Almanyaya çalışmaya gelmeye başlıyan insanımız zoraki de olsa 30 Ekim 1961’de, “Türkiye- Almanya İşgücü Anlaşması’ nı imzalayabilmişlerdir. Görevde olan politikacıların çok az bir kısmı, hâlâ görevlerinin başında. 49 yıl önce, Türkiye’den hangi sebeplerden dolayı yurtdışına göç başlamışsa, bugün de o sebeplerin hepsi hem de daha fazlasıyla mevcut. En büyük dert yine işsizlik. Bunun için de göç devam ediyor ve halk yurtdışına çıkabilmek için adeta her yolu deniyor: Evlilik ve iltica en çok başvurulan yollardan ikisi. Fakat, şimdi, bir başka yol daha bulmuşlar: Yatırım!Basında yer alan bilgilere göre, sadece kısa dönem Askerlik için değil, sırf bir Avrupa ülkesinde kalabilmek için eşcinsel olduğunu belirterek sığınma hakkı isteyenler, hatta özellikle Hollanda’da evlilik için müracaat edenler bile varmış… Bu da birşey mi? Öz kardeşiyle kağıt üzerinde nikah kıyarak Almanya’da oturum almaya kalkanların olduğunu bile duyduğumuza göre, bakalım bu şartlarda daha nelere şahit olacağız… Türkiye cephesinde, 49 yıl önceki “saldım çayıra Mevlâm kayıra” mantığı aynen devam ediyor. Ne demişler; “yiğidi öldür, fakat hakkını yeme!” Elbette, bazen arandığımız, sorulduğumuz da oldu. En azından Yurtdışından Sorum(lu)suz Bakanlık da var. Hiç olmazsa, seçimlerden önce veya memlekete “döviz” lazım olduğunda hatırlanıyorduk. Fakat, Başkan(ımız) Bush, Ekonomiden Sorumlu Bakanlığa Unakıtanı atadıktan sonra ( Tabiri Caiz ise) “döviz” için de olsa, da arayanımız yok. Efendim, bendeniz çok merak ediyorum: Büyüklerimizin de tabiriyle Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik kriziyle karşı karşıya. Eh satılabilir her hangi bir şeyimiz de kalmadığına göre. Aslında, bana sorarsanız, krizin sebebi ekonomik değil, daha çok siyasi, yani bu hükümetin bizzat kendisi. Şu anda Türkiye’nin tek kelimeyle “üretmeye” ihtiyacı var. Atanan Bakanlar, göreve geldiği günden bu yana Miras yedi ler gibi, ülke ülke dolaşıyor ve mesaisinin büyük bir kısmını da ABD’de ve yahut Avrupada geçiriyor. Niye? daha ne pazarlıyabilirim acaba satılacak neyimiz kaldıysa? Türk toplumuna Derneklerine de uğrasalar diyorum. demesine de artık yüzleri yok.En son Deniz Feneri olayı biraz gerdi bizimkileri. Bizim gibi ler var oldukça Amirikanca daha nice BIM lere.
Almanlar ile akraba sayılırız.Bunu, kesinlikle
dostum Kenan Yılmaz gibi, Almanların Yozgat civarından geldiğini ve atalarının da bir Türk boyuna dayandığını iddia etmek için söylemiyorum. Sadece etrafıma bakarak söylüyorum. Eğer, siz de etrafınıza şöyle dikkatlice bir bakarsanız, mutlaka farkedebilirsiniz. Konumuz “akrabalık” olmadığından yeniden şu “döviz makinesi ” meselesine dönmek istiyorum.Sahi, bu hükümetin göreve geldikleri günden bu yana kaç kere bu ülkeye geldiler ve Almanya Türkleri’nden Eğer duyan, gören varsa, elini kaldırsın ve lütfen söylesin! Fakat, şu içimizdeki kendilerini Almanya Türkleri’nden sorumlu sayan şen şakşakçılar, misyonları gereği Ankara’nın Türkleri ’ni pazar lamak için…! Niçin? Elbette, Almanya malumunuz: Kim takar Almanya Türkleri’ni? Yoksa, artık dövizimizin de “Coni’nin dövizi” kadar itibarı kalmadığındanmı Eskiden, yani 49 yıl önce, hiç olmazsa paramızın itibarı vardı; şimdi, 49 yıl sonra paramızın da itibarı kalmadı?Yoksa… dövizin itibarı olsa ne yazar, onu cüzdanında taşıyan insanın itibarı olmayınca…Görüldüğü gibi Türkiye cephesinde fazla bir değişiklik yok. Krizler, yoksulluk, adaletsizlik, itibarsızlık ve şahsiyet sıkıntısına maruz politikacılar, yurtdışındaki yakınlarının desteğiyle köşe kapmaca oynayanlar vesâire… Fakat, Almanya çok değişti. Misafirdik, artık değiliz. Kırk yıllık acı kahvenin hatırı da bitti. Bando-mızıkayla karşılanıyorduk; fakat şu anda dönmeye kalksak, arkamızdan teneke bile çalan olmaz. Geldiğimizde İş ve İşçi Bulma Kurumları eski binalardaydı; şimdi her şehirde en görkemli yapılara sahip. Almanya yeni yeni kalkınıyordu. Şimdi kanı bitlendi, yeniden sınırlarınınötesine taşıyor. Her iki ülkeye has örnekleri çoğaltmak elbette mümkün. Fakat, neticeye bakalım: Türkiye yerinde sayıyor olsa , sevinelim 49 yıl’ın sonunda Memurluktan Gelen Başbakanlarımızın Bakanlarımızın çocuklarının kurdukları Holdingler sayesinde adımız Avrupada duyulur oldu. 49 yıl önce Almanyaya geldiği gibi değişmeden yaşamını sürdüren bizler değişemedik Almanya değişti. Türkiyede ki Politikalar değişti Politikacılar değişti işin en garip yanı da insanımız değişti.Eh, biraz da biz değişiyoruz. Laf aramızda, elin oğlu geliyor değiştiriyor…
Mehmet Tevfik Öykartal
24 Aralık 2009