ADI ÖZGÜRLÜK Hiç olmadığımız kadar
Paket programlar halinde hazırlanan imajlar satılıyor bu ülkede insanlara; Müzik türleriyle, sloganlarıyla, kılık kıyafetleriyle, danslarıyla hatta yiyecekleri ve içecekleriyle. Özgürlük kavramınıda katarak senaryolarına insanları şucu bucu olmaya zorluyorlar. Bir de Cep telefon dedikleri illet de girince hayatımıza Yaşam denen olgu yok edildi farkına bile varamadan.
Özgürlüğün tanımı bu kavramdan ne anladığınıza ve bu kavrama ne gibi anlamlar yüklediğinize bağlı olarak değişir. Özgürlük, kimileri için bağımsızlık demekken, kimileri için eşitlik, kimileri için gizlilik, kimileri için ise sorumluluk anlamına gelebiliyor. 17. yüzyılda yayınlanan İnsan Hakları Bildirgesi’ne göre ise özgürlük, kişinin başkasına zarar vermeden herşeyi yapabilmesidir. Bu gün ise Hukuk devleti ilkesine bağlı çağdaş devletlerde kişilerin temel hak ve özgürlükleri anayasal güvence altındadır.
Nedir sahip olduğumuz temel hak ve özgürlükler?
Çağdaş demokrasilerde bireysel özgürlükler, özel bir değer ve önem kazanmıştır; artık bireysel özgürlüklere devletin ve hiç kimsenin karışması söz konusu değildir ve olmamalıdır. “Özgürlük, başkasına ve vatana zararı dokunmayacak her türlü tasarrufta bulunmaktır” Bütün bu haklara bağlı olarak kendi topraklarımızda kendi denizimizden faydalanmak için yabancı bir ülkeden gelen bir turistten daha fazla para ödeyerek tatil yapabiliyorsak özgür sayılır mıyız? “Parası olmayan ne yapsın, hangi tatilden bahsediyorsun?” diyenlerinizi duyuyorum. Evet parası olmayan insanlar daha önemli haklardan da mahrumlar. Örneğin sağlık; uygar bir toplumda yaşayan her insanın belli bir süreçten geçmesi gerekirken, biz var olan hastalığımızın tedavisini zar zor yaptırıyoruz. Kimileri sofralarındaki fazla miktardaki yiyecekleri çöpe atarken kimilerinin yiyecekleini bu çöplerden topluyor olması durumunda ve ya sosyal yardımlaşma fonundan tahsis edilen ve davul zurna ile dağıtılan yiyecek yardımlarını almak mecburiyetinde bırakılmışsak; ne kadar özgür sayılırız?
Örneklerin sayısı daha da can alıcı biçimde daha’da arttırılabilir onlarca yüzlerce çeşitli başka başka örnekler sunulabilir. Bana göre bütün bunlar yaşamın diğer bir yüzü…
Evet yaşamın diğer yüzüne göre sizce…
Diğer bir tarafta durum gerçekten bana göre çok daha vahim. Çünkü çözümü yok! Mikrofonu alıp çıksam sokak sokak dolaşsam ve sorsam kendini büyük ihtimalle “özgür” olarak tanımlayacak genç arkadaşlara, gece kulüplerinin kapısında içeriye girmek için kuyrukta beklemek nasıl bir duygu? Kapıdaki görevliye kendini beğendirmeye çalışmak, içeri girmek için dil dökmek nasıl bir özgürlük hissi yaratıyor bünyelerinde acaba? Yoksa içeri girenlere mi sormalı özgürlüğü? Herhalde içeride insan kendini daha özgür hissediyordur.
Ev hanımlarına sormak isterim; zaman herkes için olduğu kadar sizin için de önemli olmalı özgürlük anlayışı ülkemizde.Beyninizi uyuşturan, size hiç bir şey katmayan değerli zamanınızı çalan, sizi bir odaya hapseden televizyon programlarını seyrederken özgürlüğünüzden vazgeçtiğinizin farkındamısınız?
Hiç zannetmiyorum. Yeni bir yemek öğrenmek, bir masa örtüsü dikmek, ya da kim kiminle evlenmiş, kim hangi yarışmada birinci olmuş kim kimin sevgilisini ayartmış gibi programlar yerine, komşularınızla sohbet etmek, çeşitli kuruluşlarda toplum yararına olabilecek işlere dahil olmak kendinizi daha mutlu hissetmenize neden olmaz mı acaba?
İhtiyacı olmayan şeyleri satın alan insanlara sormak isterim; 2009 krizinden sonra gelir düzeyleri oldukca gerileyen her kez ihtiyaç dışı alımların muhasebesini yapmışlarmıdır dersiniz. Yoksa aynı tas aynı hamam misali dünkü yaşamlarına devam etmektelermi? Ülkemizi yönetmeye talip olmuş ve başarmış, bu günkü yönetimin miras yedi polıtıkası ile Kazanmadığınız parayla ihtiyacınız olmayan malları satın alırkenken kendinizi daha özgür hissetme oyunu mu oynuyorsunuz?
Paket program halinde hazırlanan imajlar satılıyor insanlara; müzik türüyle, sloganıyla, kılık kıyafetiyle, hatta yiyeceği, içeceğiyle, Ramazan oruç ayının bile iftar ve sahur yemeklerinde şucu bucu oluyorsunuz. Adaletin yok olduğu mahkemelerin siyasi kararlar verdiği suçsuz insanların yıllarca tutukluluk adı altında rehin alındığı, şanlı ordumuzun genarellerinin subaylarının rehin alındığı, özgür gazetecilik yapmak isteyen bireylerin hapishanelere tıkıldığı, Ülkemizin yetiştirdiği kıymetli bilim adamları, Öğretmenleri yaşamış oldukları siyasi tayinler neticesinde ve insanlar yavaş yavaş özgürlüklerinden vazgeçiyorlar.
Tabii farkında olmadan hatta özgür hissetmek adına…
Ortadaki büyük bir tuzağı göremedik ne yazıkki gördüğümüzde geç kalınmış olduğunu da anladık. Çok düşünme, etrafındaki sorunlara kafa yorma, keyfine bak, bol bol tüket ancak böyle özgür ve mutlu hissedebilirsin.” düsturu ile sonuna kadar aldatıldık.
Şimdilerde Türkiyede oynan oyunun bir başka yüzü var. Özgürleşme adı altında esir olmak gibi daha çok tüketmek gibi ne pahasına olursa olsun tüketmek.
İşte Aynaya bakarken Yaşamın diğer yüzü…
Sizce de karanlık değil mi? Bu karanlığı gören ve Gezi parkı ile başlayan ayaklanmanın ne kadar haklı olduğunu anladık. Anladık ta ne oldu. Daha fazla mı özgürleştik. Aslında özgürlüklerimizden daha fazla taviz verdik. Mesela artık tencere tava ile müzik yapamazsınız. Protesto edemezsiniz. beş kişi toplu olarak yürüyemezsiniz. Bir parkta oturup sohpet bile edemezsiniz. Sevdiğinize sarılıp bir köşede öpemezsiniz. Deniz kenarında kendi denizinizi seyrederken bir bira içemezsiniz. Yabancı turistler içebilir. Rahmetli ecevitin çıkarttığı yasanın köküne kibrit susyu ekip halka ait olan denizden yüz metre mesafedeki sahilleri kapatan otellerden şikayetçi olamazsınız. Paranız yoksa halk plajlarında bile denize giremezsiniz. Paranız yoksa yeterli eğitim alma hakkınızda yoktur. Seyyahat özgürlüğünüz çok uzun zamandan beri yoktur’da farkına bile varmamışsınızdır. Türkiye Cumhuriyetinin Özgür bir bireyi olmak yerine ümmet olma yolunu seçerken nasıl özgür olduğunuza inanabilirsiniz. Paranız olsa bile bir pasaport alabilmek için iki ay beklemek mecburiyetinde bırakılıyorsanız özgürsünüz demektir.
İşte bu da yaşamın bu günkü yüzü…
Sizce yeterli derecede karanlık değilmi? Özgürlük adına satılan ülkemin isanları ne yazık’ki Özgürlük adına her geçen gün özgürlüğünüzden yavaş yavaş vaz geçtiğinizi görmüyormusunuz? Polyana gibi ”Adı Özgürlük hiç olmadığımız kadar diyerek mutluluk oyunumu oynuyorsunuz.”
Mehmet Tevfik Özkartal
Ağustos 08 Ağustos 2013
Şarköy